ÇOCUKKEN İNŞA ETTİĞİNİZ YETİŞKİNLER
Korkak bir yaşamın tek neticesi o yaşamı uzaktan seyretmek ve dinlemektir. Ama hiçbir zaman tam anlamıyla yaşamak değildir.Hata yapmadan öğrenmek nerdeyse imkansızdır.Hayatları boyunca hata yapmaktan korktukları için hiçbir zaman risk almayan insanlar hayatlarında değişime dolayısıyla da gelişime izin vermezler.Tekdüze bir yaşamın içinde hayallerini ve ideallerini bastırmış olanlar, bir şeyleri değiştirme adına cesur adımlar atmaları için ihtiyaçları olan en önemli güçleri yani “özgüvenleri” oluşum aşamasında bastırılmış çocukluğa sahip olanlardır.Risk barındıran kararlarının sorumluluğunu üstlenecek, ve güçlüklerle yüzleşek cesareti kendilerinde bulamazlar. Çünkü bu cesareti oluşturacak imkan hiçbir zaman sunulmamıştır önlerine. Yaptıkları ve gelecekte yapmaları gereken pek çok psikomotor beceriyi hayatlarının vazgeçilmezi olan oyunla keşfederek öğrenme özgürlükleri ellerinden alınmış olanlardır.Kimi zaman etrafını kirletmemesi için çocuğun gözlemleyerek keşfettiği yemek yeme davranışı engellenerek kimi zaman düşüp bir tarafını incitmemesi için özgürce koşması, kendisine verilen o kabiliyeti keşfettiği an onu yaşaması, Kimi zamansa ebeveynlerin çocuklarının yaptıkları hataları kendi benliğine mal etmek gibi bir yanılgıya düşerek onun çevresindekilere kendisini özgürce ifade etmesini engellemeleri ile özgüvenleri sarsıntıya uğramaktadır.
Çocuklar hatalı davranışlarının sonuçlarını, nedeni çoğu kez yeterince açıklanamayan cezalarla değil, davranışının oluşturduklarıyla yüzleşip sonuçlarını yaşayarak, farkındalık oluşturarak inşa edebilecekleri vicdani bir mahkeme, içsel bir muhasebe ve içsel denetim ile görebilirler. Aynı zamanda davranışlarının sorumluluklarını almayı, kendilerini denetleyebilmeyi bu şekilde son derece etkili bir biçimde öğrenebilirler. Çok sık müdahale edilerek hata yapma özgürlükleri elinden alınan çocuklar obsesif bir kişilik oluşturmaya yatkın hale gelirler. Mükemmelliyetçi, hataya tahammül edemeyen gergin bir ruh haline sahip olurlar. Tıpkı onu yetiştiren ebeveynleri gibi onlarda benzer kalıplarla çocuklarını yetiştirme eğilimi içinde olurlar KENDİLERİNİ GELİŞTİREREK GİDİŞATI DEĞİŞTİRMEK İÇİN MÜCADELE EDENLERDEN DEĞİLLERSE…
Doğan Cüceloğlu’ nun geliştiren anne baba isimli eseri bilinçaltımıza kodlanmış yanlış davranış kalıplarından kurtulabilmemiz için elimizden tutacak eserlerden bir tanesi.Gelişmek ve gelişimin ardından kaçınılmaz olarak gelecek olan değişimi sağlamak sabır ve emek gerektiren, kendimize yapacağımız en büyük yatırım niteliğinde olabilecek çok önemli bir süreçtir.İstemeyi, samimiyetle niyet etmeyi gerektiren bir mücadeledir.Kendimizi tanımak, çevremize yansıttığımız ve yansıtamadığımız herşeyin farkında olarak nedenlerini ve sonuçlarını görebilmek, kısır döngüleri kırmak, hasarları tamir etmek, ağırlıkları altında ezildiğimiz fazlalıklarımızı formatlamak, bize bile saklanan acıları gün yüzüne çıkarıp onunla yüzleşmek ve neden olduğu arızaları gidererek kendimizi ve çevremizi daha sağlıklı bir benlik ile karşılamak için çabalamak, uğruna çaba gösterilmeyi fazlasıyla hak eden bir durumdur.Bütün insani ilişkilerde ve rollerde biz her zaman geçmişini beraberinde getiren bir bilinçaltının da etkisiyle hareket ederiz bilinçüstümüzle beraber olmak üzere.Bilinçaltımızın büyük oranda bizi yönlendirdiğini söyleyenlere karşı bilinçüstümüzün asıl büyük gücü barındırabildiğini düşünenlerdenim. Öyle olmazsa davranışlarımızdan sorumlu olmamız bu yüzden hesaba çekilmemiz adil olmazdı.Seçimimiz dışında gelişen çocukluğumuzun bilinçaltımıza kodladığı olumsuzlukları yeniden bir gelişim ve dönüşüm ile yıkma fırsatımız var ve bu da adaletin ta kendisidir.1-10 yaş dönemindeki çocukların bu dönemde bir ömür taşıyacakları, belki taşırken onu değiştirmek için zorlu bir mücadele verecekleri, belki de olduğu gibi kabullenip her geçen zaman altında ezilecekleri ağırlıklarıyla olduğu gibi taşıyacakları bir kişilik, bir karakter bir kimlik geliştirdiklerini bilseydik belki de çocukları en doğru şekilde geliştirmek ve yetiştirmek için öncelikle kendimizi geliştirmenin gerekliliğini daha iyi görürdük. Ve onları doğrudan yetiştirenlerin onların geleceklerini dolaylı yoldan inşa ettiklerini bu yüzden duyarlı olmalarının ne büyük bir hak ve sorumluluk olduğunu çok daha iyi anlardık. Çocuklara, kendini savunmaktan aciz bu insanlara bu yüzden bizim desteğimiz ve katacaklarımız bu kadar önemli. “Dünyanın en büyük zulmü kendini savunmaktan aciz bir canlıya zulmetmektir” sözünün gereği onların masum dünyalarının son derece hassas ve ulvi olduklarını düşünerek dünyalarına hassasiyetlerini gözeterek adım atmamız ne kadar da önemli!!!…
Esma GÜLAÇAR