Son dönemde küresel ekonomik belirsizlikler ve jeopolitik gerilimler, Türkiye’nin dış ticaret performansını olumsuz etkilemeye devam ediyor. Özellikle ABD dolarındaki yükseliş, ihracatçılar için ciddi bir darboğaz yaratırken, artan enflasyon ve maliyet baskısı da işletmeleri zorlu bir mücadeleye zorluyor.

Doların değer kazanması, ihracatçıların rekabet gücünü zayıflatırken, üretim maliyetlerine yapılan zamlar da dış pazarlardaki rekabet edebilirliklerini etkiliyor. Bu durum, ihracat rakamlarının gerilemesi riskini artırırken, Türkiye ekonomisi için büyüme ve istihdam hedefleri üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olma potansiyeli taşıyor.

Bu zorlu süreçte, Türkiye’nin dış ticaret politikalarını yeniden gözden geçirerek sürdürülebilir bir büyüme stratejisi geliştirmesi büyük önem taşıyor. Yeni pazar arayışları, ihracatı çeşitlendirme, inovasyon ve teknoloji transferine yatırım, eğitim ve nitelikli iş gücü geliştirme gibi adımlar, bu zorlukların üstesinden gelinmesinde ve rekabet gücünün artırılmasında kritik rol oynayabilir.

Öncelikli Stratejik Hedefler:

Yeni Pazarlar: Mevcut pazarlara ek olarak Afrika, Orta Asya ve Latin Amerika gibi yeni pazarlara odaklanılarak ihracat çeşitlendirilmesi ve pazar payı genişletilmesi hedeflenmeli.
Ihracatı Destekleme:İhracatçılara finansal destek sağlanması, katma değerli üretim teşvik edilmesi ve ihracat teşvik programı uygulamaları gözden geçirilmeli.
İnovasyon ve Teknoloji:Araştırma-geliştirme ve teknoloji transferine yatırım artırılarak, yüksek teknoloji ihracatına yönelik bir strateji geliştirilmeli.
Nitelikli İş Gücü: Eğitim sisteminin, global rekabet ortamı gereksinimlerine uygun olarak yeniden yapılandırılması ve nitelikli iş gücü yetiştirilmesi önemlidir.
Serbest Ticaret Anlaşmaları:Yeni serbest ticaret anlaşmaları imzalanarak, rekabetçi bir ortam ve yeni pazara erişim sağlanmalıdır.

Türkiye’nin bu zorlu dönemi fırsata çevirerek ekonomik hedeflerine ulaşması, etkin bir dış ticaret stratejisinin uygulanmasına bağlıdır.

Sibel Arslan
İktisatçı /Mali Analist