“Yağmurun sesine bak,
Aşka davet ediyor,
…” şarkısını bilmeyenimiz, dinleyip de sevmeyenimiz yoktur.

Vedat Yıldırımbora’ nın muhtemelen yağmurlu bir günde, duygularının coştuğu bir anda yazdığı, hepimizi hülyalara daldıran şarkı sözleri.

Ancak cumartesiyi pazar gününe bağlayan gece yağmur suları Ege’nin incisi olan İzmir’i aşka davet etmekten çok öteydi!

Hatta romantizmden ziyade endişe verici sahnelerin oluşmasına sebep oldu yağmur damlaları…

İzmir’ in dağlarında çiçekler açamadı bu kez! Yollarında, sokaklarında, parklarında göletler oluştu!

Bir Egeli olduğumdan mıdır bilmem ama nazenin ve zarif bir genç kıza benzettiğim İzmir’ e her adım attığımda modernleştiğini görmek yerine daha da karmaşık ve izbe hale geldiğini görmek beni yeterince üzüyorken, cumartesi akşamı başlayan yağmurla birlikte şehrin adeta bir göle dönüştüğünü görmek daha da üzdü.

Milletin çalışa çabalaya aldığı otomobilleri sular altında, onu geçtim esnafın ekmek teknesi sular altında…Bazı evler sular altında…Hadi bunu da geçtim, yağan yağmurla birlikte kayıp kişilerin de olduğunun söylenmesi bende bardağı taşıran son damla olup bu yazıyı yazmama sebep oldu.

Yahu kardeşim, bu yüzyılda halen bir alt yapı oluşturamamış olmak ne demek?

Bu halk sizlere “Gidin, gökyüzünden bize yıldız getirin” demiyor! Atomu parçalayın da demiyor!
Hepi topu bizim ödediğimiz vergilerle bize hizmet sunun diyor.Hepsi bu!
Bunun nesini anlamıyorsunuz? Üstelik halka yapacağınız bu tarz hizmetler için halk sizden hibe falan da istemiyor. Açık seçik, net olarak bizlerin yani vatandaşın kurumlara, devlete verdiği vergilerle bize hizmet etmenizi bekliyoruz sizlerden.
Biz, sizleri bunun için seçiyoruz, sizleri bunun için yetkilendiriyoruz. Sizlere bunun için destek veriyoruz. Sizler bu sebeple o koltuklarda oturuyorsunuz. Sizlerin yapamadıklarınızla değil, yaptıklarınızla, yapabildiklerinizle ilgileniyoruz.

Yağmurun şehri esir aldığı söz konusu yer İzmir olunca, kimse sanmasın ki bu sözlerim İzmir’ in mülki amirlerine.
Zira İstanbul’da ikamet eden bir vatandaş olarak bu altyapıyı yapmaktan sorumlu olan ama gereğini yapmayan ne İzmir’ in belediye başkanını bilirim ne de İzmir İlçe başkanlarının isimlerini, cisimlerini ya da hangi partiden olduklarını bilirim.

İşin bu kısımları ile siyaseti ve politikayı zerre kadar sevmeyen, haz etmeyen ve dürüst bulmayan biri olarak ilgilenmiyorum bile.

Ben, birkaç damla yağmurun neredeyse her seferinde sular altında kalan halkını düşünüyorum.

Yoksa, başa kim geçmiş, ne kadar yemiş, yemiş mi, neler yapmış halk için o koltukta otururken, neleri yapar gibi görünüp de…….!!!

Benim derdim, tasam, düşüncem halk için, halktan yana.

En batısından en doğusuna, en kuzeyinden en güneyine kadar bu vatan taşıyla toprağıyla kimliklerinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yazan herkesin vatanı.
Ve bu topraklarda sizler bizlere hizmet etmeniz için seçmeyi uygun gördüğümüz kişilersiniz.

Bu sebeplerle hangi parti mensubu olursanız olun, amacınız halka hizmet etmek. Devlet kurumlarının koltuklarında oturan her bireyin asıl amacı budur!

Şayet bize hizmet edemeyecek kadar yorgunsanız, isteksizseniz ya da amacına uygun olmayan davranış ve düşünceler içindeyseniz gidin!

Gitmeyi bilmek de bir erdemdir!

Şehri sular altında kalarak mağduriyet yaşayan İzmir halkına geçmiş olsun dileklerimle,

Selin Işıl
Esen kalın.