“Biladı hayri halkillah olan şehri ruhadır bu.Zülali mucizi cari makamı enbiyadır bu. Hicazı Kudsiden gayrı makamlardan uladır bu. Letafetle şerafetle müzeyyen dil küşadır bu”…

Değerli okuyucularım ve siz kıymetli Urfalı hemşerilerim, bu hafta için kaleme aldığım makaleye bir evrahı methiye ile başlayarak Urfa’mızın taşı, toprağı ve insanının nasıl mübarek olduğunu anlatacağım. Şanlıurfa, İbrahim Halilullah’ın menzilidir. İnşaallah hil’eti İbrahim parlayacaktır. “Herkes İbrahim olmak ister ama kimse ateşe atılmak istemez. Peki İbrahim olmak sizce o kadar kolay mı ? Hem ateşin bir tarafından girip, öbür tarafından sapasağlam çıkacaksın ve hem de yanan o koca ateş yakacak bir şey bulamayacak sende. İşte İbrahim olmak, teslimiyet demek budur arkadaşlar…
Sezai Karakoç

Tarih boyunca Ebla, Akkad, Sümer,Babil, Hitit, Hurri, Mitanni, Arami, Asur, Pers, Makedon (Hellenistik Dönem), Roma, Bizans gibi uygarlıkların egemenlikleri altında kalan, Büyük İskender’in varislerinden biri olan Selevkoslar, Osroene Krallığı, Nemrut krallığı ve ardından Roma ile Bizans İmparatorlukları, en sonun da Memluk ve Osmanlı devletlerinin gözde şehirlerindendir…

Peygamberler diyarı olarak bilinen ve Türkiye’nin en büyük yedinci şehri kabul edilen Şanlıurfa Stratejik konumu itibarı ile ön plana çıkan genç nüfusunu da göz önünde bulunduracak olursak, hem Anadolu’nun, hem Arabistan’ın hem de Acem ile beraber her üç büyük akımın merkezi haline gelen Peygamberler diyarı olan şanlı şehrimizdir…

Şanlıurfa, üç din için Mukaddes bir merkez olduğu gibi, yanı sıra, dünyanın kalbi statüsündedir. Kur’an, İncil ve Tora’hta (Eski Ahit/ Tevrat) adı geçen İbrahim peygamberin doğum yeri olarak kabul edilir. Eyyüp Peygamber’inde (İncil ve Eski Ahitte Job) doğum yeri olarak kabul edilir. Hz. Musa’nın da hayatının bir döneminde Hz. Şuayip Peygamber ile sogmatar antik kent’te çobanlık yaptığı bilinmektedir. Çok tanrılı dinlerin yanısıra pek çok peygamberin yaşadığı yer olan Urfa, peygamberler diyarı olarak nitelendirilir. Hz. Adem, Hz. İbrahim, Hz. Lut, Hz. İshak, Hz. Yakup, Hz. Eyüp, Hz Elyasa, Hz. Yusuf, Hz. Şuayip ve Hz. Musa bu bölgede yaşamışlardır. Hz. İsa’nın ise kutsadığı şehirdir.

İnsanlık tarihinde önemli bir yer tutan Şanlıurfa, Hz. Adem’le ilk buğday tarımının Harran da yapıldığı ve toprakla buluştuğu yerdir, Konik Harran Evleri ve İslamiyet’in ilk camilerinden biri olan Ulu Camii ve üniversitesi’de burada yer alır…

Şanlıurfa’nın kadim tarihini betimlemek için Nuh Tufan’ından sonra kurulan ilk şehirlerden biri olduğu. Dünyanın en eski tapınağı Göbekli tepe, Karahan tepe ve daha binlerce tepesi bulunmaktadır, dünyanın kuruluş şifrelerinin olduğu, tarihin yeniden yazılmasına sebep olan tarihin sıfır noktası, bereketli hilalin göbeği, GAP’ın başkenti, Müziği, kelaynakları, Karagül’ü, Takoran vadisi ve Balıklı Göl’ü ile Tüm dinlere kucak açan bu kadim kent dil, din ve kültürlerin buluştuğu hoşgörünün hakim olduğu açık hava Müzesi’dir…

Dünya’nın gözü İstanbul olsada, kalbi de Şanlıurfa’dır. Batıya ve Doğuya açılan iki kapıdan biri İstanbul diğeri de Şanlıurfa’dır. Konum olarak çok strateji alana sahip olan ilimizin sınırda oluşu, milli güvenlik sorunu olduğu gibi, bir o kadar da, güzelliklerin sebep’dir, doğru zamanda ve doğru insanlarla yürüyerek ilahi kelimetillah yolunda, Türkiye’nin şahlanış meşalesinin yakıldığı şehirdir…

Dünyanın ilk üniversitelerinden Harran üniversitesi buradadır. Dünyadaki büyük üniversiteler Harran üniversitesinin kalıntıları ile ders yapıyorlar ve Harran üniversitesinin birikimi ile bilgisi ile dünyaya hayat veriyor ve dünyaya ışık saçıyor. Bir milletin en büyük sermayesi gençliğidir. Şanlıurfa, Türkiye’nin en genç nüfusuna sahip, Türkiye’de nüfus doğum sıralamasına göre herkes kendi doğduğu şehirde ikamet ederlerse, Türkiye’nin en kalabalık ilidir…

Şanlıurfa’nın en büyük özelliklerinden biri, Misafirperverliği, Halil İbrahim sofrası oluşudur. Ramazanlarda, mübarek günlerde bu atmosfer her alanda hissediliyor, Yardımseverligi ayrı bir dünya adeta; “Ensar” sıfatının ete kemiğe bürünmüş halidir. Binlerce mülteciyi bağırlarına basarak bunu göstermişlerdir. Öyle ki, gelen mültecilere yüreklerini, evlerini açarak her türlü ihtiyaçlarını gidermiş ve gidermeye devam ediyorlar…

Aslında Urfa’mız için ne söylense azdır. Daha adil bir dünya için, nefer olmak ve dava adamı olmak en büyük düsturumuzdur. Türkiye yüzyılında Yeni bir yüz ile doğudan yükselen güneş olacağına inanıyoruz, Daha adil bir dünya inşa etmek ve Reis’in de tüm kazanımlarını yerelde halka ve hakikata yansıtmak, en büyük hedefimizdir. Çünkü, insanı yaşat ki devlet yaşasın şuuru ile daha büyük Türkiye olmak ve Türkiye Türkiye’den büyüktür ukdesine güneşin doğduğu yerden battığı yere sevgi nakşetmektir tek amacımız…

Değerli ve siz kıymetli okuyucularım. Milletimizle olan yürüyüşümüzde, Ülkemize, milletimize ve aziz hemşerilerimize karşı büyük sorumluluklarımız var. Bunun için yola çıktık, her daim diyoruz ki, birlikte güçlüyüz birlikte güzeliz, hep birlikte daha çok çalışacağız. tüm kesimlere hakim ve hitap eden aday olarak, bu kutlu dava’da Başkomutanımız, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde 22 yıllık bir dava görünmesine rağmen asıl, 1600 yıllık bir Dava’nın neferleri olarak, Cumhurbaşkanımız 22 yıllık kazanımlarını sahaya, yerele nakış, nakış ve gergef, gergef işlemek ve dokunmadık yürek, sıkılmadık el bırakmamaktır…

Bu millet, Gezi olaylarını, 15 Temmuz’u, Pandemiyi, Deprem ve selleri yaşadı, dimdik ayakta durdu, İnşaallah ilelebet payidar olup kıyamete kadar ayakta duracaktır…

Cumhur ittifakının tüm bileşenlerinin ortak akılda, ortak paydada birleştirerek, birlik ve beraberlik içinde eser ve hizmet siyasetimizde ki hedeflerimize doğru yürüyeceğiz. Bu birliktelikte, Biz bu millete efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik, Şuurunu ve insanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır anlayışını hakim kılmak için, inisiyatif alarak ateşe koşan karınca misali gök kubbede tatlı bir sada bırakmak amacımız…

Fırat’ın kenarında bir kuzuyu bir kurt kapsa kuzunun hesabını Allah, Ömer’den sorar anlayışıyla, Toplumsal tüm sorunlar başta olmak üzere, İşsizlik sorunu, İstihdam sorununu, Mevsimlik tarım işçiliği sorunu, Elektrik sorunu, Tarımda DEDAŞ sorunu, Sağlık sorunu, Ulaşım sorunu, Eğitim, Temiz içme suyu sorunu, Mülteci sorunu, Turizm / tanıtım sorunu, Çevre sorunu, Alt yapı / çöp toplama, kanalizasyon sorunu, Tarımsal sulama sorunu, Tarım ve hayvancılık sorunu, TİGEM, cezaevi, Uyuşturucu sorunu, Afete hazırlık sorunu, İş bilmezlik sorunu, sokak Hayvanları sorunu, Ağaçsız Şanlıurfa sorunu, yatırımcıların da yaşadığı sorunlar gibi daha nice sorunları çözmek için yola çıktık, Çünkü Devlet adamlığı bunu gerektirir.

Muhterem gönüldaşlarım ve siz kıymetli güzel yüreklerim, halka hizmet, hakka hizmet anlaşıyla, Ben, Seyyid Alparslan Ahmet RUFAİOGLU, O koca yüreklerinize dokunmak için varım. Büyüklerimizden aldığımız nasihat ve kuvvetle, küçüklerimizden aldığımız sevgiyle yolumuzu aydınlatmış olacaksınız. Şeyh Edebali’nin Osman Bey’e, “Oğul insanı yaşat ki devlet yaşasın” şiarını kendimize menzil edinerek, tek hedefimiz, devlet insan için olmalıdır…

Ecdadımız Fatih Sultan Mehmet Han, Hüner bir şehir bünyâd etmektir; Reâyâ kalbin âbâd etmektir” diyerek, Asıl marifetin bir şehir kurmak, şehir imar etmekle birlikte; o şehirde yaşayanların kalbini kazanmak, onları mutlu etmek, onları zenginleştirmek ve onlara yol göstermektir. Siyaset, yönetmektir, dengedir, üzüm yemektir. Atın yüzünü güneşe çevirip, mazlumu koruyup, zalimi durdurmaktır. Bunun en güzel meyvesi, güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır bakış açısını insanımıza yaşatmaktır. İnsanlar mutlu ve huzurlu içinde yaşarsa devlet de var olur. Devletin var olabilmesi için insanların huzurlu olması gerekir, bunun en büyük özelliği’de…

Yük olan değil yük alan olmak için çıktık yola. Çünkü, Devlet adamlığı bunu gerektirir…

Yazar: Ahmet Rufaioğlu