SÖNEN KÜLLERDEN KAZANILAN KAZANIM- LARIMIZ,BUGÜN KORLANMIŞ ATEŞLE BUHAR EDİLDİ.-
Değerli okuyucularımız herkese dua ve
selamla yazıma başlıyorum.
Emek vermeden, bedel ödemeden, alın teri, ve
zorluk çekmeden bazı kazanımları, özelleştir-
me fiyaskosu adı altında talumar etmek, bugü-
nün ülke yönetiyorum diyen hükümet cenahın-
da cumhuriyetimizin bizlere bir emaneti olan
zenginliklerimizi, boca, ve buhar etmek kolay
olsa gerek.
Osmanlı Devleti’nin son dönemini iyi analiz
eden Cumhuriyet’in kurucu kadrosu,
politikalarının merkezine ekonomiyi
yerleştirmişlerdir. İzmir İktisat Kongresi’nin
açılış konuşmasında Atatürk; “Türk tarihi
incelenirse gerileme ve çöküntü nedenlerinin
iktisadi sorunlara bağlı olduğu görülür.
Kazanılmış zaferlerin ve uğranılmış
başarısızlıkların tümü iktisadi durumla
ilgilidir.”sözleriyle Türkiye Cumhuriyeti’nin
ekonomiye ne derece önem verdiğini ortaya
koymuştur. İlk ciddi hamlelerin iktisadi alanda
yapılacağı fikrini ortaya koyan Mustafa Kemal
ve kurucu kadro, memleketin iktisadına yeni
bir rota belirlemek adına iktisadi hayatın
aktörlerini, milli mücadele zaferinin
noktalandığı İzmir’de toplama kararı almıştır.
17 Şubat – 4 Mart 1923 tarihleri arasında
yapılan kongreye çiftçi, tüccar, sanayici ve işçi
delegelerinden oluşan 1135 kişi katılmıştır.
Zorlu ve meşekatli bir direnme ve mücade-
le sonucu, kurulan cumhuriyet, ve bu cumhu-
riyetle birlikte dallanıp budaklanan, sanayi ve
ekonomik kazanımlarımız, 18 yıllık iktidarda o-
lan AK PARTİ yönetimi tarafından, emeğe ve
cumhuriyetin bizlere olan emanetini hiçe saya-
rak, diğer partilerin tümünün, 2002 ye kadar ki
özelleştirme yüzdesi yüzde 8’ iken, 2002’den
günümüze kadar, yüzde 60- 65 lik bir özelleş-
tirmeyle cumhuriyet tarihinin en büyük kıyımını
yapmıştır.Kolay kolay, inşa edilmeyen kaza-
nımlarız, emeğe ve geleceğin teminatı olan,
yarınlarımızı da, bugün çektiğimiz sıkıntılara da
bir neden teşkil ettiğini söylesek umarım yanıl-
mış sayılmayız.
Bir Katarın bile kendi topraklarının yüzöl-
çümlerinin iki katı kadar Türkiye’den toprak sa-
hibi olması, ne kadar misakı milliye bağlı kaldı-
ğımızı, kazanımlarımızın yabancı ellere acıma-
dan, özelleştirme adı altında, devir edilerek,
Milli ekonomiye ve Atatürk devrimlerine bağlı
kaldığımızı,bu günkü yönetimin yanlış bir rota-
da ve yanlış bir politikayı sürdürdüğünü hepi-
mizin malumudur. Milli Mücadele sırasında
Hint Hilafet Komitesi, “Ankara ve İzmir Yardım
Fonu” adlı iki ayrı fon kurup Hindistan’da
Türkiye için yardım topladı. Gönüllüler seferber
oldu. Hint Müslümanları bu iş için özel bir
kostüm bile hazırladılar: Haki bir üniforma
üzerine yeşil bir cübbe, başlarda önünde ay
yıldızı olan Kuvayı Milliye kalpağı, kollarda ise
yine ay yıldızlı pazıbentler vardı. (1)
Hint Müslümanlarının fedakârlığı büyüktü: Öyle
ki, Müslüman kadınlar takılarını,
mücevherlerini, hatta gelinler çeyizlerini
yardım fonuna bağışladılar. Gandi de bu
yardım kampanyasına destek verdi. Ankara
Yardım Fonu’na sadece Hint Müslümanları
değil, Hindular da yardımda bulundu. Toplanan
para, Türk Bağımsızlık Savaşı’nın önderi
Atatürk’e gönderildi.
Değerli okuyucularımız, bugünkü cumhu-
riyetimizin kuruluş temelinde, hint müslüman-
larının katkısının yanında, müslüman olmayan
hinduların katkısını da görüyoruz.Bu cumhuri-
ti beraber kurduk.Fakat görüyoruz ki şimdi bu
cumhuriyeti kanımız, ve canımızla aldığımız bu
bu aziz vatanı, başkasına parselliyoruz.Hani
bir ayeti celilede kendisine yardım edene Al-
lahta yardım eder.Biz bu vatanın temeline ka-
nımız ve canımızı verdik.Bu gün canımızdan
can kopmaktadır.Vatan sevdası, menfaat ve
rant sevdasını geçmedikçe, biz milli devlet ol-
ma kimliklerimizide kaybedeceğiz.