Son beş günde yaşadığımız siyasi deprem ülkemizin yaşadığı tarihin en ağır deprem felaketini gölgede bıraktı.

Kılıçdaroğlu’nun adaylığı açıklandıktan sonra ortalık biraz sakinleşti gibi görünsede herkes hırçın duruyor.

Meral Akşener Tılsımlı sözcüklerle ifade ettiği altılı masa toplantılarını 2 martta en ağır ifadelerle terketti.

Peki Meral Hanımın sarfettiği sözcükler masada uygulanan baskıdanmıdır yoksa bir buçuk yıl süren müzakerenin boş olduğuna inandığı gerçeğimidir bilinmez.

Sonuca ve tabloya baktığımızda görünmeyen etkenlerle birlikte her iki nedeninde ortamı tetiklediği gözleniyor.

Yani Meral hanım kendince inanarak yürütmeye çalıştığı müzakerelerde hayal kırklığına uğradığı ve sarfettiği sözcüklerin altını kalın çizgiyle çizerek ve üzerine basarak söylediği doğru bir gerçektir.

Yani Meral hanım altılı masanın özelliklerini herkesin anlayacağı bir dille ifade etmiş oldu.

Peki bu gerçekler karşısında Meral hanımın masaya dönmesinde sebepler nelerdir derseniz çok şeyler söyleniyor ve hepsininde doğruluk derecesi var.

Altılı masanın ortaya koyduğu manzara, ülkeyi hangi konsepte hangi saiklerle ve hangi iklimle yönetme koşullarının içinde olduğu gerçeğidir.

Bu arada çalkantılı durumdan vazife çıkaran tv kanallarının en hararetli profesörü bile bir telefonla aday olabileceği heyecanına kapılarak canlı yayında açık ediverdi.

Tabi toplumda hiç olmazsa bir tebessüm ve komedi konusu olmasına yetti…

Aday açıklandıktan sonra millet ittifakına HDP kanadından gerile gerile açık teklif geldi.

CHP kanadı tabiki görüşeceğiz bu demokratik hakkımızdır dedi.

İlk başlarda bu tür olumsuz gelişmelerin olabileceğini ifade eden siyasilere hayır olmayacak diyenler, şimdi gelinen bu hengameli süreci doğalmış gibi algılatmaya çalışıyorlar.

Ata sözü “İnat ile Murat bir yerde yaşamaz”

Mustafa Mican