Mehmet Çatakçı
AK Parti Konya Milletvekili Prof Dr.Hacı Ahmet Özdemir TBMM Bütçe Görüşmelerinde Milli Eğitim Bakanlığı Bütçesi üzerine söz aldı.
Özdemir Genel Kurula Bilim Dostluk aşıladı.
Özdemir şöyle konuştu.

“Ben sözlerime, Şebiarus münasebetiyle, Mevlâna Hazretlerinin Farsça söylediği ama Türkçeye de çok güzel tercüme edilen iki mısrasıyla başlamak istiyorum: “Gönül penceresine kulağımı koydum/Dudak görmedim ama konuşulanı duydum” diyor Mevlâna Hazretleri. Bugün biraz gönülden gönüle konuşalım istiyorum, biraz dünkü gergin ortamdan uzaklaşalım istiyorum. Hele hele, Togg’un -kıpkırmızı- o mercan kırmızısıyla Meclisimizi teşrif ettiği bu günde bizlere barış yakışır, uyum yakışır, anlaşma yakışır, gönülden gönüle konuşma yakışır    Cumhuriyetin 100’üncü bütçesini bugün oyluyoruz, kabul edeceğiz, 2 Bakanlığımızı özellikle. Türkiye Yüzyılı’nın habercisi bir bütçeye imza atıyoruz. AK PARTİ’mizin de 21’inci bütçesi. Elbette bunda, halkın sesine kulak veren, değerleriyle bütünleşen, devleti ve halkı barıştıran bir anlayışın izlerini görmek mümkündür.
Ben YÖK Kalite Kurulu üzerine özellikle bugün konuşma aldım, o konuda sizlere bir iki hususu arz etmek istiyorum. Bizim çocuklarımız başka ülkelerin çocuklarından hiç de geri kalmazlar; fazlaları vardır, eksikleri yoktur. Nitekim, bugün üniversite sayısının artmasıyla, 81 ile gelen üniversitelerle, hocalarıyla, öğrencileriyle elimizdeki veriler bize gösteriyor ki hakikaten üniversitelerimiz destan yazmaya başlamıştır. Milletvekilliğinden önce eski bir akademisyen olarak, üniversitelerde çalışmış bir insan olarak bununla ne kadar onur ve kıvanç duyduğumu inanın tahmin edemezsiniz. Bugün, bu imkânların sağlanması sayesinde artan üniversite sayısı, oluşturulan arz kapasitesiyle şanslı ve güçlü ülkelerden, dünyada söz söyleyen ülkelerden biri de bizim ülkemiz olmuştur. 8 milyon öğrencimiz vardır. Bu 8 milyon öğrencinin içerisinde -dikkatinizi çekerim- 300 bin yabancı öğrenci vardır. Bu 300 bin yabancı öğrenciyi biz söylediğimizde “Bazen bizde aşağılık kompleksi mi var?” diye insan düşünmeden edemiyor. Bize sürekli şu soruluyor: “Tabii canım, Afrika ülkelerinden, Türk cumhuriyetlerinden, Balkan ülkelerinden öğrencileri aldınız, ondan sonra da ‘300 bin öğrenci’ diye övünüyorsunuz.” Hâlbuki, benim bugün YÖK’ten aldığım bilgiler çerçevesinde söyleyecek olursam, Almanya’dan bine yakın öğrencimizin olduğunu iftiharla söyleyebilirim. Bunun yanı sıra, Yunanistan’dan 2.500’ü aşan öğrencinin bulunduğunu görüyoruz, Amerika’dan öğrenci alıyor bizim üniversitelerimiz, Kanada’dan öğrenci alıyor, Hollanda’dan, Fransa’dan, Avusturya’dan, İtalya’dan; listeyi şöyle alt alta koyduğunuzda bir A4 kâğıdının arka yüzüne geçtiğini ve oranın da neredeyse yetmez hâle geldiğini görüyorsunuz. Üniversitelerimizin sayısı hâlâ yetersiz, hâlâ bizim yapacağımız çok iş var, alacağımız çok mesafe var. Kalitenin yükseltilmesi noktasında daha çok çaba harcamamız gerekiyor. Akademisyenlerimizin uluslararası standartlarda, uluslararası ölçekte başarılı bilim adamları olmaları için bizim daha alacağımız çok mesafe var ama bugün gelinen noktayı da elbette yabana atmamak lazım. Bu, Türkiye’nin başarısıdır. Bu, bu milletin başarısıdır. Bu, bu milletin çocuklarının kendilerine imkân tanındığında bayrağı nerelere götürebileceklerini, taşıyabileceklerini ve hangi zirvelere ulaşabileceklerini gösteren iyi bir göstergedir. (AK PARTİ sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar) Dolayısıyla biz bundan sonra artık üniversitelerimizden daha yüksek başarılar bekliyoruz. Üniversitelerimizin ilk 100’lerde, ilk 200’lerde, ilk 300’lerde olmasını istiyoruz. Öğrencilerimizin, sadece, Almanya’ya giden 2 bilim adamımızın aşı bulmasıyla, yine Almanya’ya giden bir başka bilim adamımızın -rahmetli oldu- İslam teknolojisiyle alakalı devasa çalışmalar yapmasıyla, Amerika’ya giden bir tarihçimizin -ki ahir ömründe döndü ve ülkede ruhunu teslim ederek bu topraklarda defnedilmeyi ve ahireti bu topraklarda yaşamayı tercih etti- tarih çalışmalarıyla övündüğümüz gibi, yurt içindeki akademisyenlerimizin, öğrencilerimizin uluslararası başarılarıyla da biz, övünmek istiyoruz.
– Onların bu başarılarını görmek istiyoruz. Gözümüz kapanmadan şu fani dünyada en büyük tesellimiz bu olacaktır.
Gelecek Türkiye Yüzyılı’dır, gelecek cumhuriyetin 2’nci yüzyılıdır; hedefimiz 2023’tür, hedefimiz 2053’tür, hedefimiz 2071’dir. Benim öğrencilerimin gülücük attığı, emoji attığı 2071’e de buradan selamlarımı iletiyorum. O gün yaşayacak olan torunlarıma bu bayrağı teslim etmenin huzuruyla mezarımda huzur içinde yatacağıma inancımı pekiştiriyorum. “dedi