YASADIŞI SUSKUNLUK

Gecenin en kirli saatinde ruhumu birileri gözaltına alıyor, egm sirenleriyle uyarıyor siyah spreyle yazılmış sessizlikte…
Direnmiyorum.
Yaşamak en sert işkence yöntemi, göğsüne yazılmış bir pankart gibi idam sehpasında yargılanıyorum.. Hakim sen!
Savcı sen!
Cellat sen!
Varsınlar gelsinler artık insanlar ne dünyanın nede yaşamın değerini bilmiyor.
Varsa yoksa sınıf farkı, sömürgecilik, hırsızlık ahlaksızlık adilik.
Ne üzerinde yaşadığımız gezegenin nede onun üzerinde yaşam bulmuş varlıkların hiç bir değeri yok insanların gözünde biçilen tek değer maddi.
Dağları parçala, ormanları yoket denizleri kirlet, doğayı, hayvanları katlet; insanlığın medeniyetten anladığı bu.!
‘UMUDUN İSYANI”
İnsanlar okadar bencillesti ki kendilerinin de doğanın bir parçası olduklarını unuttular. Adını koymasalar da kendilerine Tanrı muamelesi yapıyorlar.
O kadar ben merkezli davranıyorlar ki, adeta ayaklı kibir fabrikasına dönüşmüşler.
Yer yüzünde faydalanabildikleri herseyi sınırsız bir şekilde tüketebiliceklerini düşünüyorlar, ve bunun için savaşıyorlar.
Savaşmak için kullandıkları kaynak ve enerji daha dengeli ve sürdürülebilir bir yaşam için yeterliyken insanlar üzerinde yaşadıkları gezegeni tüm ekosistemiyle beraber yok etmek için elinden geleni yapıyor.
İnsana herşeyden önce ” insanlaşma egitimi verilmeli”
inandığın gibi yaşamazsan yaşadığın gibi inanmaya başlarsın,
özümüze dönmediğimiz sürece daldan dala savruluruz, sahte kahramanlar, sahte reçeteler arar dururuz.
Çözüm belli ama bozuk temel üzerine ne kadar sağlam bina yaparsan yap tutmaz. Temeli değiştiremediğiz sürece hiçbir şeyi çözemeyiz..
Gece: üç kez kadeh tokuşturdu şıkla hiçlikle kakahayla ve dünya dönmeye devam etti.
Bir benim umrumda olmadı elimdeki bardağı gökyüzüne kaldırdım.
Büyük ihtimalle Irfan uzaylı değildir. Kim bilir belki gerçekten uzaylıdır ve insanı, insanlardan korumaya geliyorlar.
Sonuçta evrende her gezegenin üzerinde yaşam formları fışkırmıyor.
Eger Evrensel gelişmiş uygarlıklar varsa İnsan’i gibi hayvani iç güdüler ile sömürücü olmak zorunda değiller.
Kimseye acı vermemek için kırk yerinden kırılan inceliğim… var olan yaşam formlarının varlığını sürdürmesi için çaba sarf ediyor olmak bir ihtimal.
Yasadışı onca karanlığa inat,düzenin bile sansürleyemedigi en devrimci yaram,susmak en zorudur.
Oturduğun yerde darlık çekmeye başlayınca anlıyorsun;hicbiryere Sığmayan (Şeyleri) içine
“TIKABASA SIĞDIRDIĞINI”
Baksana şu kuşa, göğsünden ok yemiş, ama hâlâ “ben iyiyim, biraz delindi gövde ama uçulur bu halde de der” gibi duruyordu.
Sakin ol!
“ZAMAN SENIN YERINE HATIRLAYACAK”
“Sen yine de ona kanatlarını ver”…
HANDAN SABANCI


